22 Mayıs 2014 Perşembe

Ha deyince olmuyorsa demekki...


Olmayan birine olmayan çağrılardayım bu aralar.
Ben ki odunluğun zirvelerine ulaşmış biri olarak nasıl oluyorda birine aşık olamıyorum diye düşünmekteyim son zamanlarda .
Olamazsın tabi! Neden bilmiyorum belki duyguların en güzeline o kadar uzağım ki. Şaşırıyorum bu insanlar şıp diye nasıl birini sevebiliyor diye.Kendimi kalbime bırakamıyorum. Ha deyince olmuyorsa demekki. Yalnızlık hoş bazen nahoş farkeder mi?
 Huzur buluyorum. Sonra bakıyorum 'yalnız da eksinsin' diyorum kendime. Ne onla ne onsuz yani. Demiş ya Orhan Veli " Bekliyorum öyle bir havada gel ki vazgeçmek mümkün olmasın" diye. İşte tam da böyle. Cam kenarında birini bekler gibi değil kendi halinde hayatın biteviye karmaşasında durgun, bekliyorum. Kim, nasıl, ne zaman bilmiyorum.En başta "ben de" bir şeyler olsun istiyorum. O bi olsunda gelmeyen yine gelmesin. Bi ben özümde değişiyim hem öyle bir değişmek ki tanıyamıyım kendimi, ruhumu. Birinden ziyade önce farklı bir duyguyu beklemek benimki yani. Bilmem anlatabildin mi ? Demem o ki ;

 Bir dağbaşı yalnızlığı yaşıyorum yeniden.,
Dağbaşı yalnızlığı ölümden beter.
Hiç kimse aramasa sormasa beni
Sen gelsen yeter...

18 Eylül 2013 Çarşamba

Çalıkuşu havalandı ve yine penceremde

Hani her şeyin eskisi güzledir deriz ya, ne varsa eski de vardır hani. Çoğu kişi bu felsefeye lafta sarılsa da ben ciddi ciddi bu felsefenin önde bayrak tutanlarındanım. Eski Çalıkuşu dizisini izlediniz mi bilmiyorum ama hayatımda izlediğim en güzel dizi. Bir aşkın böyle yalın, araya karmaşa sokulmadan, gurur içinde harmanlanarak yansıtıldığını hiç ama hiç görmemiştim. Adımı adından aldığım karakter... Çalıkuşu idolüm demiştim ya ilk yazımda işte ben o diziyi her sene bir iki kez izlerim her izlediğimde de ağladığım sahneler vardır.


İzlemediyseniz şiddetle tavsiye ederim. Dönem dizileri her zaman ilgimi çekmiştir Tomris Giritlioğlu'nun her projesini takip ediyorum zaten. Dönem dizi ve filmlerini başarıyla ekrana getirip önümüze seriveriyor. Hatırla Sevgili dizisini hiç unutabilir miyim?  Çalıkuşu da benim için öyle işte. Eski Çalıkuşu Aydan Şener'le bir başka güzeldi kabul ediyorum saf, durağan ama bir o kadar olaylı bir roman. -en sevdiğim kitaptır- Şimdi yeni bir heyecan sardı içimi, yeni Çalıkuşu... Eskisine sadık kalınmış, her duyduğumda tüylerimi diken diken eden müziği, eski kıyafetleri ve o kıyafetle uyumlu şemsiyeleri, hoş, latif sözleri... Bu yeni dizi de beni can evimden vuracak gibi. Şimdiden sevdim, hem yeni Çalıkuşu'nu hem de Kamran'ı. Burak Özçivit de rolüne çok iyi adapte olmuş ve yine çok yakışmış.-Yunan heykeli gibi adam yeminle - Şimdiden güzel bir dizi olduğunu her haliyle belli eden Çalıkuşu umarım çizgisinden şaşmaz ve günümüz uyarlamaları gibi diziyi uzatacağım diye bambaşka bir noktaya çekmezler. Onun dışında Fahriye Evcen de Burak Özçivit de rollerinin hakkını vererek bu güzel projede bizleri mest edecek gibi duruyorlar. Hele ki beni. Heyecan hatsafhada dizi kültürü olmayan biri olarak merakla beklediğim, sabırsızlandığım diziler arasında. Gelse de izlesek artık masum aşkın en içten anlatımını dimi ama :)  İşte Esin Engin'in yarattığı muhteşem müzik.

4 Eylül 2013 Çarşamba

İçimden bir kuş uçtu size, varınca haber edin...

Kuşlar üzerine yazılmış onlarca dizenin ardından oturdum düşündüm. Cemal Süreya geldi aklıma ve "hayat güzel, kuşlar uçuyor" şiiri... Gariptir bu iki satırlık şiir ne de anlam yüklü. Hayatın güzel olduğunu düşündüğüm her anımda kafamı göğe çevirmişimdir. Temiz hava, yüzümde gülümseme, karşımda masmavi gök ve sürü sürü, çığlık çığlık kuşlar... Hepsi bir istikamete ya karışık ya tek düze ama hep hayata uçarken. Hayat güzelse kuşlar fark edilir. Kuşlar hayatın simgesi bir nevi, kendi halinde ama birlik ve beraberliğin simgesi belkide. Kuşlar ... Özgürlüğün tek ve yetkin habercileri. Kah masallara kah efsanelere kah katmer katmer şiirlere konu oldular da biz hala onlardan bir şeyler öğrenmeyi başaramadık. Ta ki Cemal'e kadar... O, o gün belki göğe baktı gülümsedi ve kuşları gördü "hayat ne güzel be kardeşim" dedi belki. Hayatı ve güzelliği onlar hatırlattı belki ona . Devamlılığı onlar gösterdi ... Güzelliklere giden kuşlardı onlar da o yüzden : "öyle güzelsin ki kuş koysunlar yoluna" diye boşuna demedi Nilgün Marmara. Güzellik neredeyse kuş da oradaydı. Hayatınızda güzellikler yerine kuşlar olmasına özen gösterin. Onlar varsa hayat daimi, onlar varsa hayat güzel.Sonra Murathan Mungan "Uçan kuşlar konsun senin göğüne" derken belki de iyi manzaranın bir gökyüzünde asılı, zarif kanatlı, seğirtken kuşlardan başka bir şeyin olamayacağını düşünmüştür. Güzelliğin bundan başka bir şey olamayacağını.. Ne de doğru düşünmüş ama. Hem kuş kadar masumu var mı şu hayatta her şeyin yavrusu güzel derken kuşun her hali güzel be kardeşim! Onlar kendi ahvallerinde halim selim yol alırken, insan hayatının hayasızlığından bir haberken dememiş miydi Bekir Erdoğan "kuşlar gelsin hafız;onlara dair kötü hatıraları yoktur gökyüzünün
onlar intihar nedir, ihanet nedir bilmezler" diye ? Ya kuşlar gelsin ya da ben gideyim, ya kuşlar gelsin ya da insanlar ona benzesin. Eh doğru söze ne hacet! Hayatın güzel, gökyüzü kadar uçsuz bucaksız ve çetin aynı zamanda bizim de o gökyüzünde uçan kuşlar olduğumuzu varsayalım. Hayat ne uzun dimi? Devamlı ve dingin bazen fırtınalı, karlı, yorucu bazen akşam güneşi kadar iyi ama her zaman daimi...


Hayat daimi demişken anılar, hatıralar da hayatı daha uzun daha kalabalık kılmaz mı ? Unuttuklarımızı, yitip gidenleri hatırlamak bizi yalnızlıktan kurtarmaz mı? Belki artık hayatımızda olmayan birini en güzel haliyle hatırlamaz mıyız hep, eğer seviyorsak ? O yüzden dememiş mi Füruğ Ferruhzad " Kuş ölür, sen uçuşu hatırla diye". Sevdiklerimizi en güzel anlarıyla hatırlamaktan ziyade  bir kuşun en iyi olduğu şey gibi ,uçarken, hatırlamak gibi; bizi de yaşarken hatırlasalar ya hep. Gülerek...

24 Mayıs 2013 Cuma

Ahırsal düşüncelerin tezeksel yansımaları

 Bunca zaman sonra burada tekrar olmak ne güzel. İçe atılmışlıkların, hezeyanların, hayal kırıklıklarının, içselleştirilip içeride kapalı bir kutuya hapsedilmiş her şeyin anahtarını hep sakladığım yerden çıkarmışım da sanki şimdi o küçük sandukanın içini açacakmışım gibi hissediyorum. Bilmiyorum öyle çok bir şey yaşamış değilim ya da bana öyle geliyor, belleğimde bir köşeye atıp zamanla hiçselleşmiş başka bir zaman gün yüzüne çıkmayı bekleyen bir çok yaşanmışlık da olabilir bunun içinde. Ben sadece sıkça hatırıma gelen, düşündüren bir takım şeylerden bahsetmek istiyorum. Hani hayatın tek düzedir de günlüğüne her gün aynı şeyleri yazdıktan sonra oraya monotonlaşmış hayatını yazmanın bir anlamı olmadığını anladığın zamanlar var ya öyle bir dönemdeydim sanki, ya fırsat olmadı ya da ufak tefek olan olayları buraya geçirecek kadar değerli bulmadım. Bilmiyorum..

Hayat garip aslında bilmiyorum size de olur mu? Olmasa da olur dediğim bir çok olaydan kesik kesik görüntüler birleşip hep bir şeyler anlatmaya çalışıyormuş gibi gözümün önüne gelir sık sık. Sanki bu hayatın"Şuralarda ders çıkarmalıydın ama sen ölü balık gibi bakmayı yeğledin seni şapşal" deme şekliydi bu. Bu süre zarfında pek bir değişiklik olmadı yeni başladığım ve alışmaya çalıştığım okul, bölüm gözüme gayet zor bir o kadar da eğlenceli gözükmeye başladı. Yeni yeni arkadaşlar edindim bunlardan biri M. , son derece hiperaktif, üzgün olduğu anlarda dahi sırıtmayı başarabilen, her olayı dalgaya vurma özelliğine sahip çok çok sevimli bir insan.Ne yalan söyleyeyim en yakın dostlarımı hayatımdan büyük bir darbeyle ve gözümü kırpmadan çıkardıktan sonra böyle bir arkadaşlığı kurabileceğimi sanmıyordum . Sonra Konya'dan gelen E. 'de beni tavlayan sevimli arkadaşlarımdan biri. Nazik yapısı, sevecenliği ve bir o kadar da samimiliği ciddi anlamda onu cici bir kız sıfatına sokuyor her ne kadar tanıdıkça pek de öyle olmadığını anlasam da. İnsanoğlu ne ilginç varlık yahu bundan bir 5 ay önce kimseye güvenmem herhalde, 'bundan sonra hayatıma yeni yeni arkadaşlar sokmak mı saçmalama' diyen insanken, şimdi iki yakın arkadaşım var. Güvenmemek onların yakınlığına haksızlık gibi gelirken diğer yandan bağlanmak ve yakın olmak bana tanıdık olduğum bir hissi hatırlatıyor ve ne yalan söyleyeyim eskiden hayatımda olan arkadaşlarıma lanetler yağdırıyorum. Haksız da sayılmam onlar yüzünden kimseye güvenemeyen, insanlara uzak biri oldum; ki ben arkadaş canlısı biriyken. Yanlış bir seçimin bu derece beni etkileyeceğini nereden bilebilirdim. Bu aralar insanlara bakış açımda değişiyor. İnsanların hepsinin hem de hepsinin ikiyüzlü olduğunu düşünüyorum buna annem, babam hatta kendisini doğruluk ve dürüstlük timsali olarak adleden ablam da dahil. Ben de...  Yani hangimiz farkında olmadan da olsa işimizin düştüğü bir anda az önce kavga ettiğimiz birine birazdan şunu yapar mısın diye yanına gitmiyoruz? Ya da ne biliyim o tüm korkunç kavgalardan sonra dahi gidip sırf ona ihtiyacımız olduğu, ileride bize bir iyiliği dokunacağı için gidip barışmıyoruz o kişiyle.  Şunu demiyorum kesinlikle gurur ayaklar altına alınmamalıdır, ne olursa olsun barışılmamalıdır, yıllarca küs kalınmalıdır, hiç bir şeyine müdanağa edilmemelidir ! Bu değil demek istediğim herkes böyleyken birilerinin bunu gözüne gözüne sokması ne kadar doğru ya da sanki kendisi öyle değilmiş gibi sana sen ikiyüzlüsün demesi ne kadar doğru ? Kimse bunları düşünmüyor bu günlerde herkes dümenine dalgasına bakıyor. Şaşırıyorum binevi keşfediyorum da denebilir.

 Büyümesini geç tamamlamış bir çocuk olarak düşünürüm hep kendimi. Öyle tanıtırım binevi. Yani dişlerimi bile geç çıkarmış bir insan olarak bu tarz şeyleri yeni keşfetmem benim açımdan geç kalınmış sayılmaz. Öğreniyorum günbe gün ve öğrendikçe anlıyorum ki ne olursa olsun insanlar değişmeyecek ve şimdi güvensem de yeni arkadaşlarımdan da su sızmaya, çatlaklar artmaya başlayacak ne de olsa daha yolun başındayım. Belki ikiyüzlülük hatsafhaya çıkacak, insanlar birbirini harcayacak duruma gelecek göz göre göre. Ne biliyim belki de gelişimini benden daha geç tamamlayanlar vardır çok geç fark edecekler bir şeyleri ama ne olursa olsun ben yine de kalbime göre hareket etmeye devam edeceğim. Mantıktan yana biri olsam da arkadaş, eş, dost, aile vb. tüm ilişkilerde hiçbir zaman şu çok güvendiğim mantığım ön plana çıkmadı. Anlayacağınız bunca yazdım ama binevi karşı olduğum her şeye karşı duvar kurabilmiş biri olmadım, olamadım. Belki gelişimim tamamlanınca en son onu öğrenirim.Belki...Monoton yaşamımın keşmekeşliğinin yansımaları diyelim biz. 

13 Şubat 2013 Çarşamba

Hayaller Gerçek Olunca



Mutlu günlerin başlangıcıyla ilgili haberlerim var... Uzun yıllardır hayalini kurduğum -bir türlü gerçekleşmeyen- tiyatro  kursuna başlamış bulunmaktayım. Nasıl oldu bu peki ? Geçen sene dershanede edebiyat öğretmenime bahsetmiştim o da böyle bir kurs başlatan ve tiyatroyla yakından ilgilenen bir arkadaşının olduğundan, ona söyleyebileceğinden bahsetmişti. Sağolsun sayesinde tiyatronun kurucusu olan arkadaşıyla görüşme imkanım oldu. Harika bir görüşmeydi ve çok pozitif bir enerji almıştım. Gitmeye de kararlıydım fakat evdekiler pürüz çıkardılar ve "üniversitedeki ilk senen ilk önce bir adapte ol ondan sonra derslerin iyi gelirse gidersin" dediler. Sanki hala liseye giden çocuk muamelesi! Durum öyle olunca haliyle gidemedim ama nasıl üzüldüm nasıl üzüldüm. Neyse ki derslerim iyi geldi bütünlemelere kalmadan bütün derslerimden geçtim ve tiyatronun ikinci dönem kayıtları olduğunu öğrendim, tabi hemen başvurdum. Önceki kaydım durduğu için cv falan da göndermeme gerek kalmadı. Hemencik başladım. Nasıl mutluyum nasıl havalara uçacağım bıraksalar.

Bu benim 7 senden beri belediğim bir şeydi. Yıllar önce ortaokulda oynadığım başroller başımı döndürmüş olacak ki o rüyadan kurtulamadım. Ne olursa olsun sonunda gitmenin yolunu da buldum. Çalışmalarımız başladı. İlk önce tanışma toplantısı yapıldı. O dahi eğlenceliydi. Tiyatronun bizim için ne ifade ettiği soruldu. Herkesin içinde sahneye çıkıp kendini tanıtıp, tiyatronun bizlerde neler uyandırdığını söyleyecektik. Çok heyecanlanacağımı düşünmüştüm ama hayatımın en akıcı konuşmasını yaptım tirilaylay ! Tiyatronun benim için hayatımda edindiğim tek gaye olduğundan bahsettim. Gerçekten de öyle, ben hırslı bir insan olmamıştım ki hiç ya da ne olacaksın sorusuna bile cevap verememiştim çocukken, ideallerim de yoktu öyle ahım şahım taki tiyatroyla tanışıncaya kadar. Ciddi anlamda benim severek yapacağım tek şey tiyatro. Orada bana basit bir rol versinler ama ben orada o atmosferde olayım. Apayrı bir dünya. Neyse daldım gittim yine boğulmadan toparlıyorum... Anlayacağınız tiyatroya başlamış bulunmaktayım biraz yorucu olacak benim için ama hiç önemli değil buna değer. Eğer olurda bir oyun çıkartırsak seve seve sizlerle paylaşacağım. Pek yetenekli sayılmam yanlış anlaşılmasın kendimi adamış gibi görünebilirim ama içten gelme durumu bu sadece, yetenekle alakası yok yani. İnsanın hayaline kavuşması, onu gerçekleştirmesi gibisi yokmuş. Herkesin hayallerini hep avucunda tutması dileğiyle...

2 Şubat 2013 Cumartesi

Biri Beni Mimlemiş :O


Evet ilk mimin heyecanı bu olsa gerek. Hiçbir soruya cevap veremeyecekmişim gibi geliyor. Başlamak istiyorum hemen fakat tüm açık sözlülüğümle söylemek zorundayım ki ben tam bir blog özürlüymüşüm. Hala tam anlayamadım o yüzden bu mimi bana gönderen sevgili 'bilincimin altında kalanlar'ı buraya etiketlemeyi dahi öğrenemedim . Özürleri bir borç bilirim efenim.  

 1-Hayatınız bir roman/film olsaydı ismi ne olurdu?

Açıkçası film veya roman farketmez her ikisindede aksiyonlu ya da maceralı bir şeyler çıkmayacağı kesin. 'Uzak ve Yakın ' olabilirdi insanlara yaklaşımım açısından. Kopya gibi olmayacaksa 'Huysuz ve Tatlı Kadın'  da olabilir. 'Monoton Zamanlar' ya da 'Paçavra Yaşam' da olabilir. Ne biliyim aklıma bu tarz karamsar şeyler geldi. Pek memnun değilim aslında cevabımdan.

 2- Asla bırakamam dediğiniz bir alışkanlığınız var mı?Varsa nedir?

Canım sıkılınca dışarı çıkmak veya vakit öldürerek başka işler yapmak yerine genelde kitap okurum. Bunu bırakacağımı sanmıyorum.Alışkanlık haline dönüştü çünkü artık :)

 3-En nefret ettiğim şey .... dır?

Birden fazla var aslında, kalabalık bir ortamda yüksek sesle konuşulması, küçük düşürülmek, bana söz verildiğinde tutulmaması, insanların küçük dağları ben yarattım havalarında dolaşması en nefret ettiği şeyler arasındadadır.

  4-Blogger olmak?

Uzun zamandır istediğim bir şeydi. Açıkçası şu monoton hayatımda bana hoş bir meşgale oldu. Çünkü blogger olmak sorumluluk gerektiren bir şey. Yazmak istemediğiniz zamanlar tabiki olur ama illaki içimden bir şey dürter ve yazarım bunu paylaşmak benim için daha da keyif verici oluyor. Normalde çok yazan biri değilimdir içe atmalarım meşhurdur burası adeta bir rehabilitasyon merkezi gibi. Yazdıkça arınıyorsunuz.

5-Öz eleştiri yapacak olursanız?

Öz eleştiri yapacak olursam bazen çabuk sinirlenip fazla ağır konuşabiliyorum aslında suçluluk duymuyorum ama bana biri o kadar ağır konuşsa üzülürdüm herhalde. Onun dışında dışarıdan hep soğuk ve havalı göründüğümü söylerler bu huyumu hiç semiyorum sevimli duramıyorum galiba ben. Bir de sevdiklerime gerekli özeni göstermediğimi düşünüyorum bazen annem, babam vb. kaybetme korkusu sarınca ne kadar sevdiğimi farkediyorum o yüzden her zaman sevgimi göstermem gerektiğini düşünüyorum. Ama yapmıyorum. O kötü işte .

 6-Ayrımcılık...

Ayrımcılığa hiçbir zaman sıcak bakmadım, dil, din,ırk,ten ayrımcılığı zaten asla kabulleneceğim bir şey değil de ondan ziyade çevremizde daha çok olan evlat , arkadaş, kardeş, öğrenci ayrımcılığı bi nevi kayırma sıcak baktığım bir şey değil. Hatta bayaa karşıtım bu konuya ayrımcılık karşıtı. :)

  7-En büyük hatam .....'dır

En büyük hatam herkese gereğinden fazla tolerans vermem ve her yanlışlarında yine de affetmem. 

 8-.Fobileriniz nelerdir?

Imm , en çok düşündüğüm soru bu oldu ilk okuldaki hatıra anketi doldurmayalı çok olmuş ki fobilerimin hepsini unutmuşum ya da kalmamış. Sürüngenleri pek sevmem , böceklerle de pek aram yoktur. Onun dışında burada telaffuz edemeyeceğim bir şeye fobim var ve onu görmem istifra etmeme sebep olur. Sanırım bu kadar :)

   9-Favori yazarınız ve kitaplarınız?

İlk başta kaç yaşına gelirsem geliyim vazgeçemeyeceğim Reşat Nuri Güntekin' in muhteşem eseri Çalıkuşu geliyor tabiki.Onun dışında Sabaattin Ali' nin Kuyucaklı Yusuf'u , Kürk Mantolu Madonna'sı, Ayşe Kulin' in çoğu eseri, Murathan Mungan, Tolstoy'un Anna Karenina adlı kitabı şimdi aklıma gelmeyen birçok yazar ve kitabı.

 10-Kendinizi tek kelimeyle tanımlayınız desem?

Herhalde 'Ayrıntılı' derdim yahut 'Derin'  de olabilir :) 

 11- Şuan ne düşünüyorsun? :))

Şuan yeni bir kitaba başlamak istiyorum ve hangi kitabı seçsem diye düşünüyorum :)

 

Evettt, ilk mimimi başarıyla atlattığımı düşünüyorum.Tekrardan yeni tanıştığım fakat çok konuşma imkanım olmasa da hemen ısındığım sevgili 'bilincimin altında kalanlar'a teşekkür ederim beni de unutmadığı için.

Şimdi de sıra geldi kendimle ilgigli 11 gerçeği sıralamaya.

1-Dışarıdan çok soğuk görünürüm hani burnu havada tiplerden ama içim pamuk gibidir. Yani öyle söylerler 

2-  Biraz kinciyimdir. Hani biriyle aram bozulduysa  ve haklı olduğumu düşünüyorsam asla özür dilemem.

3- Saçlarımın aşırı kıvırcık olması doğuştan evet ama asıl şekil veren şekillendirici kullanmamdır. Herkes doğal hali sanıyor ben de bozmuyorum ne yapıyım :) :)

4- Etrafımdaki çoğu kişi güzel ve hoş biri olduğumu söylemesine rağmen küçüklükteki aşağılık psikoljisinden midir nedir ? Ben her zaman çirkin olduğumu söleyip dururum :)

5-  Kıskanç olmadığımı söylerim ama biri benden daha başarılı olduğunda içten içe kıskanır, imrenirim. Tabi aşırı boyutlarda değil herkes kadar.

6-İnsanların düşüncelerime değer vermeleri hoşuma gider. Hani alışveriş yaparken yahut bir şey aldıklarında bana sormaları, beni yanında götürmeleri falan güzeldir. Zevkli seçimlerim oduğunu düşünürüm ve mutlu olurum.

7- Birine ısındığımda sevgimi aşırı gösteren bir insanım.Dost gördüğüm birini bırakmam, sevmediğimi de asla yanıma katmam. Ama ısınamazsam da ne olursa olsun bir türlü ısınamam o kişiye.

8- Uyardığım halde yanlış yapılırsa genelde affetmem çok uzun sürer. Yani radikal kararların insanı değilim değişikliği çok sevmiyorum ama gerektiğinde birden bire çıkartırım hayatımdan.

9- Adeta bir ev kuşuyum. Evim de kafesim. Benim kadar evde durmayı seven bir genç daha var mıdır bilmiyorum. Dışarı çıkıp gezmiyorum bile. Kalabalıktan hoşlanmadığım için ev benim için en ideali .Kurukalabalık bana göre değil.

10- Herkesin bir hayali vardır ve neredeyse herkesin ki de aynıdır. Malumunuz benimki de dünyayı dolaşmak. Biliyorum biliyorum çok klişe ama cidden oldukça ilgiliyim bu konuya. Önce Türkiye daha sonra Dünya'ya açılıp gezebildiğim kadar gezmek istiyorum.

11-Tiyatroyla oldukça ilgiliyim yakınlarda gelişmeler olabilir elbetteki buraya yazarım hemen. Onun dışında karakalem yapıyorum kendi çapımda pek yetenekli sayılmam ama. Kitap okumayı vb. aktiviteleri seviyorum. Doğa yürüyüşlerine katılmaktan falan hoşlanıyorum. Böyle :) :)

 Umarım beni az çok tanımanıza yardımcı olmuştur. Burada bitirmek zorundayım misafirlerimiz geliyormuş malum tatil.  

Esen kalın hoşçakalın efenim :) 

 

    

  

 



 

 



30 Ocak 2013 Çarşamba

Mutsuz Günler



Hayatım yemin ederim bi halta yaramaz şu günlerde. Aman zaten ne zaman muhteşem oldu ki. Hayatımda olan insanların beş para etmez, adi, satıcı, iki yüzlü hatta yüzsüz olduğu ve bu hallerini benim gözüme gözüme soktuğu bir dönemdeyim. Sınanıyor muyum acaba? Hayır tamam sabırlı bir insanımdır da sabır da bir yere kadar be kardeşim. Sen bana kardeşim diyeceksin iki insan yüzü görünce unutacaksın, sen bana dostum diyeceksin iki mesafe girince unutacaksın iyimiş öyle ya . Var ya aslında bunlara -mış gibi yapmayacaksın patır patır söyleyip bitireceksin , keseceksin ilişkiyi. Cidden bak. Bir de derdim ki 'ya arkadaş açısından ne şanslıyım hep iyi insanlar çıktı karşıma'. He çok iyiler. Ananı ağlattıktan sonra ne anlamı kalır ki. Hayır kırgınlıklarımdan bahsettim, özür dilediler, tamam dediler,bir daha dikkat ederiz dediler. Heh tam yaptık! Daha beter oldular. Al sana gruplaşmalar, kutuplaşmalar. Yav hayatımda şimdiye kadar ne anlam ifade ettiğini kavrayamamışsın, o leblebi beyninle sorgulamamış; ne yaptığını, ne yaptığımı, neler olduğunu anlamadan bilinç altına itivermişsin. Şimdi de gelmişsin bana trip atıyorsun. Bak sennn ! Aslında ağır küfürler edesim var böyle kültçe kültçe. Neyse ben mi yanlış yaptım diye düşünüyorum yani ilk başta kesse miydim ilişkiyi diye düşünüyorum da arkadaş bu yahu kardeşlikten bahsetmişiz bir zamanlar yani. Ne biliyim senin böyle kof kavun gibi çıkacağını.Kiminle olursa olsun gerekçi misin abi, söyledin mi düşündüğünü ( aslında olanları) patır patır yüzüne aaa bir bakmışsın kötü sen olmuşsun. Neden ? Çünkü gerçekleri vurdum yüzlerine. Hele arkadaşlıkta daha beter açıkçası insan sırt çevrilmiş, camiye bırakılmış kundaktaki bebek gibi hissediyor adeta yahu. Sonra diyorsun onlar için ne üzülüyorsun boş ver. Boş veriyor musun? Hayır, boş vermiş gibi yapıyorsun. -mış gibi yapmakta bir dünya markası oldum çıktım. Ha öyle yapıyorum diye ben de onlar gibi iki yüzlü olduğumu düşünmüyorum çünkü tavrımı belli ediyorum en azından. Hiç bir şey yokmuş gibi rahat olamıyorum anlayacağınız.Hadi ben senin taktiğini kullanıp -mış gibi yaptım sen hala anlamayıp devam ediyorsun ya o çok hoş oluyor. Off ! Nefret ettiğim insanların başına en yakın arkadaşlarımı yazacağım aklımın ucundan bile geçmezdi.


 Üzülüyorum çok üzülüyorum. Ama artık asıl mesafeyi koymanın zamanı geldi. Şu anda yok gibiler zaten. Yaşıyor muyum rahatça? Evet. O halde bundan sonra olmasalar da olur.Yolları ayırmanın vakti gelmiştir. Ancak merhabadan merhabaya bundan sonra. Ne bileyim iç dökmek istedim öyle bir, arkadaşları iyi seçmek önemliymiş iyi sandığınız bir zaman sonra ne olduğunu ortaya çıkarıyormuş. Güven problemlerinin başladığı 0 noktasındayım. Umarım bundan sonra güvenip de yanılmam.