30 Ocak 2013 Çarşamba

Mutsuz Günler



Hayatım yemin ederim bi halta yaramaz şu günlerde. Aman zaten ne zaman muhteşem oldu ki. Hayatımda olan insanların beş para etmez, adi, satıcı, iki yüzlü hatta yüzsüz olduğu ve bu hallerini benim gözüme gözüme soktuğu bir dönemdeyim. Sınanıyor muyum acaba? Hayır tamam sabırlı bir insanımdır da sabır da bir yere kadar be kardeşim. Sen bana kardeşim diyeceksin iki insan yüzü görünce unutacaksın, sen bana dostum diyeceksin iki mesafe girince unutacaksın iyimiş öyle ya . Var ya aslında bunlara -mış gibi yapmayacaksın patır patır söyleyip bitireceksin , keseceksin ilişkiyi. Cidden bak. Bir de derdim ki 'ya arkadaş açısından ne şanslıyım hep iyi insanlar çıktı karşıma'. He çok iyiler. Ananı ağlattıktan sonra ne anlamı kalır ki. Hayır kırgınlıklarımdan bahsettim, özür dilediler, tamam dediler,bir daha dikkat ederiz dediler. Heh tam yaptık! Daha beter oldular. Al sana gruplaşmalar, kutuplaşmalar. Yav hayatımda şimdiye kadar ne anlam ifade ettiğini kavrayamamışsın, o leblebi beyninle sorgulamamış; ne yaptığını, ne yaptığımı, neler olduğunu anlamadan bilinç altına itivermişsin. Şimdi de gelmişsin bana trip atıyorsun. Bak sennn ! Aslında ağır küfürler edesim var böyle kültçe kültçe. Neyse ben mi yanlış yaptım diye düşünüyorum yani ilk başta kesse miydim ilişkiyi diye düşünüyorum da arkadaş bu yahu kardeşlikten bahsetmişiz bir zamanlar yani. Ne biliyim senin böyle kof kavun gibi çıkacağını.Kiminle olursa olsun gerekçi misin abi, söyledin mi düşündüğünü ( aslında olanları) patır patır yüzüne aaa bir bakmışsın kötü sen olmuşsun. Neden ? Çünkü gerçekleri vurdum yüzlerine. Hele arkadaşlıkta daha beter açıkçası insan sırt çevrilmiş, camiye bırakılmış kundaktaki bebek gibi hissediyor adeta yahu. Sonra diyorsun onlar için ne üzülüyorsun boş ver. Boş veriyor musun? Hayır, boş vermiş gibi yapıyorsun. -mış gibi yapmakta bir dünya markası oldum çıktım. Ha öyle yapıyorum diye ben de onlar gibi iki yüzlü olduğumu düşünmüyorum çünkü tavrımı belli ediyorum en azından. Hiç bir şey yokmuş gibi rahat olamıyorum anlayacağınız.Hadi ben senin taktiğini kullanıp -mış gibi yaptım sen hala anlamayıp devam ediyorsun ya o çok hoş oluyor. Off ! Nefret ettiğim insanların başına en yakın arkadaşlarımı yazacağım aklımın ucundan bile geçmezdi.


 Üzülüyorum çok üzülüyorum. Ama artık asıl mesafeyi koymanın zamanı geldi. Şu anda yok gibiler zaten. Yaşıyor muyum rahatça? Evet. O halde bundan sonra olmasalar da olur.Yolları ayırmanın vakti gelmiştir. Ancak merhabadan merhabaya bundan sonra. Ne bileyim iç dökmek istedim öyle bir, arkadaşları iyi seçmek önemliymiş iyi sandığınız bir zaman sonra ne olduğunu ortaya çıkarıyormuş. Güven problemlerinin başladığı 0 noktasındayım. Umarım bundan sonra güvenip de yanılmam.

20 Ocak 2013 Pazar

 Neden Çalıkuşu ?


Şimdi kendimize Çalıkuşu dedik ama kendisiyle uzaktan yakından alakam yok. Ne öyle bir çocukluğum oldu benim ne öyle bir aşk yaşadım ne de onun gibi estimi uzaklara gidecek cesareti, sabrı buldum kendimde. İmrendiğim biri aslında, ben öyle pasif bir çocukluk geçirdim ki anlatamam ...


 Anlatırım aslında. Şimdi ben annesinin dizinin dibinden ayrılmayan şu sünepe çocuklardandım. Misafirliğe giderdik otururdum annemin oturduğu tek kişilik koltuğun dibine ayrılmazdım oradan.Adeta eve ait bir eşya gibi sesimi çıkarmaz, konuşmazdım. Gelen geçen dilenci sanırdı beni. Ancak yedi yaşımdan itibaren sokağa çıkmaya başlamıştım.Bir arkadaşım çağırmadığında sokağa çıkmaz kimseyle konuşmazdım.Çağırdıklarında sevinir, koşa koşa giderdim ama... Arkadaşlarım şımarık tiplerdi genelde. İyilerdi iyi olmasına ama çocuklukta bile mesafe koymayı biliyorlardı insanlara ve bu hiç hoş değildi.Bense bir adım geldiğinde herkesle arkadaş olabilecek kadar açabiliyordum kendimi.Bana bir adım gelene, koşan tiplerdendim yani. Birtek şeyde kendimi geri çekerdim; bisiklet sürmek...Ben bisiklet sürmeyi bilmem şu yaşımda hala. Öğrenemedim gitti küçüklükte kaldı. Ah o abim yok mu kendisi bisiklette bir numaraydı ama bir kere bile öğretme zahmetine katlanmadı beyfendi. Haa ağaçlara tırmanıp erikmiş, vişneymiş yemişliğim yoktur.Küçüklükte narin bir çocuk olduğum için abim benimle oynarken hep kolumu çıkartırdı. Haydaa yollanırdık çıkıkçı teyzeye. Mendebur kadın, suratsız suratsız bilmediğim otları sarıverirdi koluma bacağıma. O zamanlardan beri bir yerim kırılacak, çıkacak diye diye ağaçlarla da arama mesafe koymuştum.Hayvanlarla aram iyiydi bir, insanlara nazaran.Bir köpeğimiz vardı adı Kontes 'ti onunla oynardım. Kedi köpekti derdim genelde.Ama beceriksiz bir çocuktum işte. Hele atari içimde kalan neredeyse en büyük ukde yine abimin atari konsoluna yaklaşmışlığım çok azdır. Mario'nun küçülüp patates gibi olmalarını tünellerden geçmelerini izledim sadece . Oynadım mı? Hayır. Çünkü her oynamaya kalktığımda ilk yanmamda abim "beceremiyorsun işte bırak sonra öğrenirsin" diye diye benim atari kariyerim tarladaki kuşları vurmakta kaldı. Öyle geç saatlere kadar sokaklarda saklambaç oynamak da yoktu bizde. Tek iyi olduğum şey ip atlamaktı. Bacaklarımın uzunluğu sayesinde yüksek iplerden atlar, yapamadığım bir bölüm olduğunda hırslanırdım. Galiba şu yaşıma kadar hırslandığım tek şeydi bu. İşte böyle... Vasatın da altında bir çocukluktu benimkisi. Çalıkuşu gibi daldan dala atlamalar, mehtap sefaları, yaramazlıklar yoktu bende.Aşka geldiğimizde onu geçebilir miyiz acaba ?

Cesaret konusunda ise, Çalıkuşu birazda mecburiyetten kaçtı belki ama ben o durumda onu da yapamazdım belki. Oda yok anlayacağınız. Peki neden Çalıkuşu? Çünkü benim hayatta hayal ettiğim ya da yapmak istediğim küçük nüansları yakalamış bir karakter de ondan. Benim tam zıttım aslında, hayat olarak, belkide o yüzden Çalıkuşu.

17 Ocak 2013 Perşembe


MERHABA DEĞİL SULTAN İKİNCİ MEHMET'İN FERMANI SANKİ

Bir merhaba yazısı yazmam gerekiyor da hangi akla hizmet buralardayım ben de bilmiyorum. Güzel yazan güzel konuşan biri olduğumu düşünmüyorum düşünsel anlamda. Ama oldu bi kere. Şahsen diğer tüm blog yazarları gibi bende iç dökmek amacıyla açtım tabiki.


 Hayatımda olup bitenleri, o muhteşem (!) anlarımı aktarmak keyif verici olacak diye düşünüyorum. Asıl takıldığım şu şimdi ben buraya hayata dair düşüncelerimi yazacağım da sizi ne kadar ilgilendirecek değil mi? İnsan düşünmüyor değil. Her işe başlarken hayal ettiğimin tersine gitmesine alışmış biri olarak bunda da binevi Murphy Kuralları'na uyarmışçasına kötüyü düşüneceğim belki iyiye döner diye.Yahut bırakıyım hayata karşı komplolar kurmayı da akışına bırakıyım bikerede. Okunsun ya da okunmasın, üzerinde düşünülsün ya da düşünülmesin  ben yazacağım. Sonuçta hiç birimiz kahvesini yudumlarken beylik laflar eden eleştirmenler değiliz. Yazıyoruz ki rahatlayalım diye, kızıyoruz, küsüyoruz farkedilelim diye, seviniyoruz, mutlu oluyoruz yaşadığımızı anlayalım diye . 

Ah pardon yine uzaklara gidip kendimden bahsetmeyi unuttum. Ben şu twitterda veya diğer sosyal paylaşım sitelerindeki duygusal kişiliklerden değilim. Daha çok biraz farklı düşündüğümü söyleyenler dolu çevremde. Pozitif bir Polyanna rolünü iyi yapabilen. Biraz haylaz biraz mahsun kendi halinde bir Çalıkuşu diyelim.Basit bir merhabaya göre biraz uzun oldu. Merhaba...